25 Aralık 2008 Perşembe
Güneş hadisesi
24 Aralık 2008 Çarşamba
Taze taze proje
22 Aralık 2008 Pazartesi
Enkaz devraldık!
17 Aralık 2008 Çarşamba
Allahına kurban
"HARUN KOLÇAK YAZIK OLUR SARIZ KARAPINAR HARUN KOLÇAK SARIZ KARAPINAR sarız karapınar harun kolçak yazık olur" diye description yazan Sarız Karapınarlı Muhammet Keleş kardeşime de nefis çizimi için teşekkür edelim mi?
Bu parçayı yorumsuz yayınlıyoruz. Aslında yorum manyağı yaparız biz bu şarkıyı. Bu biz var ya, bu şarkıya eridik bittik. Yumuşacık yahu. Doğan Canku istesin, mantık olalım. Safi mantık olalım. Adam iliklerine kadar temizlenmiş, arınmış. Doğan Canku'ya bir update daha gerekmiyor, bu program tamamlanmış, düzeltilecek yönü, yeni versiyonu falan olmamalı artık.
Adam diyor ki; "aşk dediğin laftır, gerçek sevgiyi bırakma sen, sonra yazık olur."
Adam goygoya getirmiyor. Aşşşşşk diye tepinmiyor. Kenara koyuyor eliyle, "dur hele" diyor. "Dur hele, bi bakalım" diyen baba sabrı var.
15 Aralık 2008 Pazartesi
13 Aralık 2008 Cumartesi
12 Aralık 2008 Cuma
Bona notte kamarade
10 Aralık 2008 Çarşamba
Şeymonmi
Nurhan Damcıoğlu'na benzeyen estetik manyağı bir kadın vardı Buzda Dans yarışmalarının birinde. Bilmeyenler için parantez de açayım; bu yarışmalarda bir türlü ünlü olamamış, ünlü olmak için yola çıkmış, Unkapanı kapıları eskitmiş veyahut Mehmet Ali Erbil'den daha kötü bir Mehmet Ali Erbil imitasyonu olmak üzere "şişe-git duvara işe" sığlığında tekerlemelerle olsun, Televole'lere "Cem'i beğenmiyorum, Şahan beş para etmez" gibi sanki bu bahsettikleri eşi dostuymuşcasına laflar edip bir yerlere gelmeye çalışan tipler var. Ay böyle yazınca da bu adamların varlığından epey rahatsızmışım, epey gocunmuşum, sanki ben onlardan biri olmak istemişim gibi şeyediyor, değil mi? Değil diyen arkadaşlarla yola devam edelim.
8 Aralık 2008 Pazartesi
Oşt Küpek!
Sakses stori
3 Aralık 2008 Çarşamba
Stockholm syndrome
27 Kasım 2008 Perşembe
Ben eve gidiyorum bak.
Merhabalar, ben Hayta İsmail. Şaka, kafam patlayacak derecede sıkıldım şu makaleden. Şimdi diğerine geçiyorum. Çok fifinizde diye söylemek istedim.
26 Kasım 2008 Çarşamba
Geçmiş zaman olur ki
25 Kasım 2008 Salı
Little people: Tuğçe bildiriyor.
Kuzenin manitası da boş durmayıp tiptak.com diye bir web sitesi açtı, burada sanatçılar ve art admirerlar toplaştı ve klanlaştı. Organizasyon yönü de olan bu oluşumda insanlar işlerini de sergiliyorlar, sohbet de ediyorlar, başkalarıyla şeyler de paylaşıyorlar. Üşengeçlikten ve terbiyesizlikten ben üye olamadım. Belki üşenmeyenlerin ilgisini çekebilir.
20 Kasım 2008 Perşembe
19 Kasım 2008 Çarşamba
Saygılar ağbiyciym
16 Kasım 2008 Pazar
Suluköfte
Olayın bekgrandunu anlatayım da önce.
Annemle süper bir iletişim geliştirdik yemek konusunda. Annem telefonda yemek tarifi veriyor bana. "Göz kararı, kafana göre, tadına bakarak, biraz, çok fazla değil" gibi ölçü birimleri kullanıyor kendisi. Henüz desimetreküp, miligram gibi ölçülere geçemedik. Atatürk devrimleri bizim evde işlemiyor. İnadına soruyorum: "NE KADAR yağ? KAÇ KAŞIK eder sence? YEMEKKAŞIĞI MI TATLIKAŞIĞI MI?" Fakat bir yerden sonra pes ettim.
Bir de annemdeki bir başka huy; daha önceki yemeklere referans yapması. "Falanca yemeği anlatmıştım ya, aynen ordaki gibi başla.." YAHU! Ben sürekli hepsi kafamda mı geziyorum? Yok ama. Alıştım.
Yukarıda görülen, annemin verdiği suluköfte tarifi. Yazar, kısa ve öz anlatımlar kullanıyor. Ben bu yemeği yaptım ve çok da güzel oldu. Bu da benim tarif defterim. Şuna bakarak bir daha yapabilen arkadaşlara Toni Ustanın bıçak setinden vereceğim.
Ananası indiriyor ya aşağı dolma parmaklarıyla, ben o görüntüye bitmişim.
İsveç karı
8 Kasım 2008 Cumartesi
Mogwai
The fall is the beginning is the fall
Filmin en nefis bölümlerinden bir tanesi.
Önce The Fall hadisesi var. The Fall diye bir film var, Tarsem Singh'in yönettiği. Bu filmi izleyip o an aşığı olmuşum. Görsel zenginlik adına 20 ülkede gezilmiş, nadide şeyler yakalanmış, efektsiz filme dökülmüş. Tek bir rüya hakkım olsa tüm hayatım boyunca, bu filmi tercih ederdim. Hem öykü, hem anlatım, hem renkler, hem müzikler, hem oyuncularıyla çok istisnai. Keşke bu kadar underrate edilmeseydi. Neyse. Filmin kendi güzelliği bile yeter aslında. Ama bir de ekstrası var. Filmin başrolü Lee Pace'in Tarsem Singh'in ellerinde güzelleştiği, güzellik abidesine dönüştüğü, o 'boy next door'luktan kurtulduğu, 'extremely cheesy white American'lığından kurtulduğu, hayatında görüp görebileceği en stylish bir hali var. Ama bir türlü görselini bulamıyorum ve delirmek üzereyim. En yakın halini buraya koyuyorum, şapkayı çıkaralım ve mohawk saçla hayal edelim diyorum. Siyah gözkalemiyle de taçlandıralım diyorum. Ama bütün bu kompozisyon öyle bir hale gelsin ki, yeni dönem emo-goth iğrençliğiyle uzaktan yakından alakası olmasın.
28 Ekim 2008 Salı
Traffic agency bans reverse oral sex
24 Ekim 2008 Cuma
Çıkar at acıları/Giy yeni cicileri
Back and Forth
Soruyorum;
15 Ekim 2008 Çarşamba
Volkeyno
Bu o vidyo değil, ama sonrasındaki bir şarkının vidyosu. Çeken abi nete de koymuş. Çekeni görür Allah.
Bir de çok büyük konuşup "dünnnyada grup t-shirtü giymem" deyip, istisnayı da Jaga Jazzist ve Broadcast grup t-shirtleri şeklinde belirlemişken bu kuralımı çiğnedim, petrol yeşili bir American Apparel üzerine basılmış şahane t-shirtlerinden lüplettim. Dahası, İstanbul'a dönüş uçak yolculuğumda üzerime bile giydim.
Şimdi bornozları giyip tek sıraya girme zamanıdır, hoççakalın.