30 Ekim 2012 Salı

Az önce

konserine biletimi almanın şerefine, buraya şöyle bir uğrayıp videosunu yerleştirmek istedim.

Çok az şeye büyük tutku duyuyorum, çok az. Bir tanesi de bu.

Valla, yine iyiyim.

29 Ekim 2012 Pazartesi

Sandy kasırgası ve cici Bobi


Kasırganın ilk saatleri sırasında alışveriş derdine düşen sahipleri tarafından marketin dışına bağlanmış, gelip geçenin bacağına ağlayarak sarılan güzel köpecik.

25 Ekim 2012 Perşembe

Fonksiyonsuz foto sanayii


Vizcaya Müzesi ve Bitmek Bilmez Nefis Bahçesi'nin halat gibi dallı, enteresan ağaçları 
Hayatımda hiç bu kadar palmiye görmemiş olmam ve asıl enteresanı, palmiyenin Miami'ye sonradan getirilmiş olduğunu öğrenmem
Miami'deki havalı köpüşlerin de hepimiz gibi kakiş yapması
Bir yeri tutturamayanların ilk, dünyanın geri kalanının son tercihi apartman üniversiteleri ve yetiştirdikleri taşkafa nesil tasviri 
Fakir fukara bölgeler
Kendini dolaysızca ve özgürce reklam etmek
Şu açıklamaları yazarken Poppy omzumun arkasında horluyor ve habire ilgimi dağıtıyor.
Holokost anısına yapılmış "The sculpture of Love and Anguish"
Yine palmiyeli yollar. Denizli manzaralar bu aşamada hiç yok, çünkü çalınır korkusuyla plaja fotoğraf makinasını götüremedik.
Miami ve Miami Beach turlarını aldığımız otobüslerden bir tanesi
Akşamcı rehberin kafasının köprüye sıkışması
Lichtenstein'ın "Mermaid" heykeli
Varlık, mal, mülk
Garibanı da burada yürüyor.
Ondan sonracığıma
Derisi soyulmuş bir bina
American Airlines Arena
Adeta Legokent
Birtakım sokak

Bir de kuzenim Tutu Hanım'a balkondan çektiğim üç fotoğrafı gönderip "Panaromik olsun, sen bunları bir araya getiriver" diye rica ettim de (amatör işi duranı daha hoşuma gitti, o haliyle koyuyorum):


Üstüne basarsanız akılalmaz şekilde büyüyecek ve siz de bizim balkonda oturacaksınız. 

Bir işi daha başımdan savmanın sevinciyle ve elbette müsaadenizle ben kaçayım. "Bina fotoğraflarına bakmaya doyamadık" diyen tatlı kaçıklarınızı BenceNefis'e bekliyorum. 

21 Ekim 2012 Pazar

Güzel şeyler

Miami fotoşları sözünü vermiştim, sözüm söz. Yalnız öyle yüzlerce fotoğraf ekranda küçük kutular şeklinde üst üste dururken biraz eziyet gibi geliyor seçip buraya yerleştirmek. Hem kaçını, nasıl bir sırayla, hangi temaya göre (önce bina fotoğrafları mı, deniz-güneş mi, sokak mı) yerleştirmeli, onu da kestiremiyorum. Ben kestiresiye dün çektiğim fotoğrafları taze taze koyayım, ayağım alışır.


Sonbaharda Boston güzel görünüyor sahiden. Ama hep böyle gitmeyecek tabii.

10 Ekim 2012 Çarşamba

Radikal'deki bloguma beklerim

Bu hafta itibariyle Radikal'in blog bölümü açıldı, ve ne mutlu ki içinde ben de varım. Teklifin yayınlamayacağım bir yorum vesilesiyle bloga gönderildiği günden beri bu sebepten dolayı zaten neşeliydim de, yazılmasının üstünden aylar geçmiş ilk üç yazımı ve projenin kendisini artık nihayet burada reklam edebileceğim.

Radikal'in blogu diye akademisyen işi, buz gibi bir üslubu, ağdalı fikirleri kuşanmadım elbette; bu blogda ne yiyorsak, misafirlere de onu pişireceğim. Ama işin güzel yanı, yazdıklarıma, gözlemlediklerime biraz daha fazla dikkat etmeyi planladığımdan, derli toplu bir seri oluşturmak için bu iş beni motive edecek diye tahmin ediyorum.