Gözüm enfeksiyon kapmış. Akıyor. Her an ağlıyormuşum gibi. Sol gözüm hem de. Acımasızca kaşıyorum hırt hırt diye, yaşları bastıra bastıra siliyorum. Bir süre ignore ettim, banabirşeyolmaz desem geçecek sanki. Bazen hasta olacağını anlamamış gibi yapınca kendiliğinden geri gidiyor ya, onu uygulayamadım işte gözüme. Giderek yaşardı, giderek kızardı. Yaşayan ölülerin dönüşü kıvamına gelmeden doktora gittim. İnfekhun dedi. İsveççe anlattı, ben de İngilizce cevap verdim. Ay burdaki gurbetçi tiplerin İsveççeyi kucaklayışına da hastayım ha.
Antibiyotik damla verdi, üç saatte bir damlatılacak. Peki.
Söylemedim tabi, Radikal'de bir yorum yazmışım, biri gelip üstüne bana Oray Eğin demiş. Gizli account açmış güya Oray, böylece kendi fikirlerini okuyucu yorumu gibi yazıyormuş. Paragrafın her yerinde bana Oray diye hitap etmiş. O adamı da bi sevmem bi sevmem ki eyvahlar olsun. Radikal'de Kent Fısıltıları mı ne diye bir köşe yazıyordu. Sonra şarkı yarışmalarına jüri oldu. Antipatik. Çaki vardı ya Çaki, katil oyuncak hani, aynen onun gibi boncuk boncuk, çirkin gözleri, çipil çipil. Ani çıkışlar falan yapıyor, ilgi için bağırıyor adeta. O abartılı, fırfırlı geyliği falan. Adam adeta gey değil de, gey rolü yapıyor. Sonracığıma sağa sola saldırmış bu köşesinden. Can Dündar'a soktuğu bir yazıyı okudum geçende. Which is fine with me. Yahu banane kime sokarsa soksun. Not a big fan of Can Dündar. Mustafa diye film yapmış, insani yönlerini göstermiş, kadın-içki gibi tehlikeli alanlar. Ağbiyciğim sanki kimse bilmiyor ha, bizde tolerans diye bir şey yok. Hani böyle bir şeyin ne kadar normal olduğunu konuşmak bile o kadar anormal ki. Geri olduğunu kabul etmeyecek kadar ultra geri bir toplumuz işte. Mübah ulan. Mustafa filmi de dizi olarak çekilsin, Nurseli İdiz başrolde oynasın. Bıyık mıyık takıp Mustafa yapmışlar, Sisi'nin gösterisinde çıkmış hani, Onuncu Yıl Marşı Okunmuş, Herkes Ayağa Kalkmış (başharfler bile). Süper bir laf koyacaktım, televizyonda Project Runway var, arada ona göz atıyorum ve akabinde ilgim paramparça oluyor.
Bottomline is; Oray Eğin'i sevmiyorum. Sezen Aksu'ya sokuşunu sevmiştim, though. Kraliçe arı olmuş, onbeşinci kalite "yalarım, yutarım, yirim, ohş" şarkıları dağıttığı sesi olmayan abi/ablaları da mitoz bölüyor, kulağımızı yarıyor zaten. Yazdığım yorumda da bir cümlede Sezen Aksu dokunulmazlığı geçiyordu, ondan herhalde işte, beni de Oray sanmışlar. Bu arada Oray Eğin'in Ayşe Arman'la röporajına da illet oldum okudukça. Hırçın hırçın laflar etmiş Oray Eğin. Bir de Ayşe Arman'ın goygoyu var ki, hani bilmezden gelerek, tecahül i arif yapıyor. "Ay hiç mi egon tükenmez senin? Ay ne enteresan bir insansın! Ay hiç korkmuyor musun allasen böyle marjinallikten?" falan, okuyucuyu yönlendirmeler had safhada. Which is, again, fine with me. O kısmı geçelim. Yani beni asıl illet eden şey Türkiye'de belli bir tarzda eleştiri yazmanın ismi hep aynı: Perihan Mağden tarzı. Kelimeleri bitiştirmek mesela, Perihan Mağden'i hiç okumadan yaptığım bir şeydi. Böyle harf-kelime oyunlarını ifadeyi güçlendirmek için kullanıyordum. Kimsenin aklına gelmeyecek, muhteşem yaratıcı bir şey değil tabii ki. Öyle bir iddia da yok. Sonra Perihan Mağden okudum, sevdim. Daha köşe yazılarını okumadan, bir kitabını okuyup sevmiştim, Haberci çocuk cinayetleri miydi ismi, yalan olmasın şimdi. Sonra köşe yazılarını okudum Radikal'de, o zaman bu bitiştirmeleri, harf büyütmeleri gördüm. E iyiymiş dedim. Bu patenti alınacak bir şey değil, o yapmış, ben yaparım, bir diğeri yapar. Aynı şeyi yazmadığımız sürece farketmez. İlmini, hukukunu okumuşum bu işin ben. Bana mı öğretiyorsun?
Arkadaşlarım okuyorlar mesela yazdıklarımı. İster yıllık yazım olsun iki satırlık, ister bir konu hakkında döşediğim bir eleştiri yazısı, veya (o zaman blog yoktu tabi) deftere yazdıklarım. Birden "AAAAA Perihan Mağden gibi yazıyorsun." oluyor. Onların derdi kelime bitiştirmem değil bunu söylerken. Vurgulamak istedikleri o saldırganlık, hazırcevaplık veya konuyu ordan oraya bağlamadaki çabukluk veya lafı uzatmadan hem alaycı dile getirme. Ben onları anlıyorum gerçekten. Gidip Küçük İskender'e benzetselerdi ölürdüm üzüntüden misal. Ama Perihan Mağden, akıllı, entellektüel bir insan. Arada ne yaptığına anlam veremesem de, genel itibariyle benzemem fena bir şey değil benim için. Onu anladık. Bir de üstüne Oray Eğin. Yahu "Herkes gibi mi yazmam gerekiyor anneeee yaaaaaağ, niye beni anlamıyolaeeaaarrrrr" mı çekicem. Banane ulan. Gidip her şeyi kategorize ediyorsun. Kelime, cümle kalitesini, başka örneği yok diye gidip ona iliştiriyorsun, "ulan" yazdım diye Sezyum oluyorum, bitişik yazınca Mağden oluyorum, derin yazdıysam üşenip okumuyorsun zaten de..
Şimdi şu olayı kabul edelim;
Ekşisözlük bir araba, bir tır dolusu alaycı, hırto tipin gelip bir sözde edebiyat ve terminoloji yaratmasına yol açtı. Bunların illa gazetede yazmasına gerek yok da, böylece bir kültür oluştu. Kendinden uzaklaştırarak, sözde objektif bir soyutlamayla elma entrysinde bile "kırmızı bir meyve olup" basitliğinde tanımlamalar, televizyonda gördüklerini naklen "Okan Bayülgen" başlığının altına "şu an itibariyle telefondaki kadına bağıran şahıs" sıradanlığında yazdılar, milyarlarca kelime salatası yaptılar. Böyle bok tiplerin yarattığı "ver yiyim ört yatiyim" zihniyetindeki suya sabuna dokunmaz eleştiri entrylerini, saçmalıklarını okudukça alaycı laf sokuşlarda gençlik birbirine tur bindirmeye başladı. O zaman da ak koyun kara koyun karıştı işte. Kimin konu hakkında gerçekten bir fikri var, kim sadece yazmak için yazıyor belli olmadı. Sonra da gençliğin ortak dili oldu. İletişim böyle kurulur oldu.
Otisabi diye bir tip televizyona çıktı misal, "biz bu siteyi sadece kurduk ağbi, ne yazdıklarından vallahi ben mesul değilim ağbi" dedi, küçüldü, ağzı kurudu. Boxerla bilgisayar karşısında üzüm yerken bir yandan televizyonda izlediği Reha Muhtar'ı acımasızca (ki acımasın, banane) eleştirmek çok güzeldi de, karşısında görünce bir apıştı bir apıştı, izlerken ben bile utandım. O da utanmış olacak ki olayı piçliğe vurup Deniz Akkaya'ya asıldı, ki olay "olllluuummm öyle karının karşısında hepinizin dili tutulurdu lan, taş gibi lan, bi baktı lan" düzeyine gelsin de ne kadar bilgisayarbaşındakont, gerçekhayattamont olduğu ortaya çıkmasın. Şimdi böyle bir ırk var işte karşımızda. Gidip kendi nickinin altında kendi entrysine "13 Kasım itibariyle Silifke'de erbaş olarak askerliğini yapacak olan şahıs." yazan bokkafalar var. Her yerde var üstelik. Bu adamlar da alaycı, bu adamlar da eleştirel. Hele şimdi son kadro alımıyla (ki yakında KPSS açacak herifler yazar almak için bu gidişle) Fethullahçısı bile var. Herkes ölümüne alaycı. Alayına gidiyor. Benim alaycılığım, benim eleştirilerim, benim laf sokuşlarım da bu esnada güme gidiyor. Olması gerekenden az, olması gerekenden çiğ, olması gerekenden az orjinal görünüyor belki. Ben bir şey iddia etmedim ki. Buyur ettim kafamın içine, gel oku. Okumayacaksan da okuma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder