"Tarkan'la bir konser öncesinde" yazmıştı adam şu fotoğrafın altına. Yalan söylüyor diyemeyiz.
Çaki gibisin abla. Çakı değil, Çaki, hani adam öldüren bebekler vardı ya.
Çaki gibisin abla. Çakı değil, Çaki, hani adam öldüren bebekler vardı ya.
Arka Oda'ya gittiğim yıllarda, ki bu gitmemenin hikayesi de ayrıca komiktir, bir akşam masamıza arkadaşımın bilmemnesi bir kız ve erkek geldiler. Kız kanepede yanıma oturdu, konuşmaya başladık. Candan, düzgünce bir kız. Falanca markanın vitrin tasarımını yapıyor. Hemen heveslendim, işiyle ilgili en olmadık ayrıntılı sorularla kızı bir güzel bezdirdim. İnsanların refleks olarak yaptığı şeyleri açıklamalarını istediğimde sonuç hep hüsran oluyor maalesef. O an öyle güzel anlatsın ki, ben o işi yapmışımcasına anlayayım istiyorum oysa. Kızın cevaplarının verdiği tatminsizlikle durmadan sorudan soruya atlarken ben, kızcağız erkekarkadaş mevzusundan bir giriş yaptı. Nasılsa her konudan erkek arkadaş konusuna yan yol var.
Bilmiyorsanız söyleyeyim, iki kızın arasında bağ kurmasına yarayan yegane konu: erkekarkadaş/muhtemel erkekarkadaş. Kuaförde, manikürcüde, otobüste, tuvalette, serviste, okulda, işte, beraber yemek yenen bir alanda, nerede olursa olsun birbirini tanımayan iki kız yanyana düştüğünde ve biri şikayetleniyorsa veyahut gönüllü şekilde kendini ifşa ediyorsa, diğeri de dinlediğini belli ediyorsa veyahut havada bırakılan "ay yapılır mı bu şimdi?(gizliözne gibi cevap: yapılmaz)", "ben ona böyle mi davranıyorum?" tipi repliklere/sözde sorulara "bunlar hep böyleler/benimki de farklı değil/erkeklerde zaman mevhumu yok hakikaten" şeklinde bir düplik verilirse, o yarım saatlik, bir fön çekimlik, bir french manikür yapımlık, iki durak sonra inmelik sohbette sanki bir ömürlük bağ kurulur ve hemen karşılıklı erkek çekiştirilir ve erkeklerden yaka silkilir. Veyahut silkilmez. Silkmeyen kızlar bu sohbette kenarda dişlerini göstermeden, gülümseyerek buğulu şekilde bakarlar. İfadeleri sohbet süresinde hiç değişmez. O gün buluştuklarında sevgililerine "ay aşkooaam biz hiç böyle olmayalıaamm" diye kuafördeki kadınların dedikodusunu kötü örnek gösterirler. Ama silkilmiyorsa zaten ilişkinin başıdır. Ne yapsa tatlı geliyordur. Gözünüzün içine bakıyor diye o an Beşiktaş maçı anlatıyor olsa bile şiir geliyordur. Birkaç ay sonra bu kalpli gözlükler çıkınca her şey batmaya, sorgulanmaya başlar. Çünkü kadın ırkı için sorgulamak vazgeçilmezdir, defaulttur. Sorgulandıkça erkek tarafı kıllanmaya, uyuz olmaya, daha inadına Beşiktaş maçı anlatmaya, hatta kombine bilet almaya başlar. Falan filan.
Özet:
İki erkek arasında bakkaldan alınmış bir lastik topla kurulan eşsiz geçici dostluğun benzeri, iki kadın arasında erkekler vesilesiyle, erkeklerin yaptıklarından söylenme vesilesiyle, çok da güzel kurulur.
Kız bana erkek arkadaşından, hatta nişanlanacaklarından, çok yakında evleneceklerinden bahsediyor. Çocuk mükkkkemmel bir insan. Her şeyiyle dört dörtlük. Yine de anlattıkları tereddütlü gibi. Ağızdan çıkan ve kastedilen arasında bir senkronizasyon sorunu var. Ben de içkinin saçmalatmasına veriyorum o an. Üzerinde durmuyorum.
Yarım saat kadar bu mükemmel erkeği dinledim. İlişki tarih şeritlerini kısa dönem hafızama yerleştirdim: Evet, geliyor, arıyor, bir mesajla başlıyor, öbürü görüyor, karşılaşılıyor, bir şey ısmarlıyor bıdıbıdı. O tip bir gelişim. E güzel. Derken kız dökülüyor acı acı. Diyor ki; "tek kusuru var, Tarkan hayranı. Hayranı derken, öyle böyle değil. Her konserine gidiyor. Tarkan'la beraber Akdeniz'i gezdi tamamen." Başına Tarkan yazılı bantlardan takmış bir genç hayal ediyorum. Karşımdaki alter ablaya yakışmıyor öylesi. Kız da farkında olacak ki, çok sevse de üzülüyor. Tarkan'ı sevmesin istiyor. Çocuğa resti çekmiş de, tutamamış. Çocuk denemiş dinlememeyi, yapamamış (Tarkan - Yokluğun çok zor, alışamadım.mp3). Yine düşmüş peşine, yine konser. Tabii şunu belirtmesem olmaz, bu esnalarda Tarkan hala Türkiye'de konser veriyordu. Bir kaç sene önceki gibi Avrupa'ya, Amerika'ya açılmanın derdinde değildi. Veya derdindeyse de hayaline finansman sağlasın diye Edirne'den Ardahan'a geziyordu. Çocuk da peşinden. Tarkan'ın Miami'deki evine katkıda bulunarak. Birmilyonda bir hissesini ödeyerek.
Sonra ben o kızı bir daha görmedim. Umarım bu aşk üçgeninde kazanan Tarkan olmamıştır. Sabah sabah kızın ağlamaklı hali aklıma geldi bak; hakkında duyamayacağım, sonunu bilemeyeceğim ne piyeslere sahne oluyor şu deli gönül. Bu çeri çöpü kafamda biriktiriyorum bir de, deli karılar gibi. Ne zaman işime yarayacaksa artık. Belki o kızla çocuk 6-7 senedir görüşmüyor bile. Ama yok işte, hatıraları içimde jelatininde duruyor o günkü haliyle.
4 yorum:
cocugun o tek ve hüüyc kusurunu muhabbetin en sonuna saklamasina neden şaşırmadım?
bir de katilmiyorum. iki kizin en duygusal bag kurdugu an iliskileri paylastiklari zaman degil. Zaman dilimi itibariyle hayattaki duruslarini paylastiklari an olabilir. Haa sevgili olayi da sos olabilir tatli olabilir bunlarin üzerine.
tabi göreceli. ve istisna olabilirim.
Kuafördeki kızla iletişim kurmanı sağlayan O.B.E.B.'den değil, O.K.E.K.'ten bahsediyorum.
hmmm aklımda bulunsun...kızlar her koşulda bizi çekiştirebilirler..tamam anlaşılmıştır :)...
şimdi benim de kafamda yer edecek "bi blog'da okudum" diye sağa sola anlatacağım, nihayetinde benim de kafamda yer edecek. az hasta diilim ben de :) çok keyifli yazı yine.
Yorum Gönder