Bir şekilde gözlemlemişim; ne zaman yabancı bir ülkeye adım atsam o ülkedeki ilk anım taksiye binmek ve o lüks taksilerde (Avrupa'daki taksilerde illa ki bir Merso çılgınlığı) yağmurlu havanın dövdüğü pencerenin arkasında kalan manzarayı, cheesy 80-90'lar hitleri çalan radyo istasyonları eşliğinde izlemek oluyor. Şarkı aralarında o ülkenin dili ve çevredeki tüm arabaların senin ülkendekine benzemesine rağmen plakaların farklı oluşu bir şekilde daha çok yabancı hissettirir sana. Bir anda adapte olursun turist mantığına. En çok da o radyolarda çalan şarkıların eskiliği ve benimsenmişliği insana babacan şekilde kucak açar. Evinde, aypodunda, bilgisayarında dinlemediğin şeylerle yabancı bir ortamda karşılaşmak seni bambaşka sulara götürür. Kafanı temizler. Düşünce sıranı değiştirir. Taksiden inilip kalınacak otel/eve girince de bir sabırsızlık, tatlı heyecan, çocuklukken yazlık yere varıncaki "hadi hemen denize girelim" hevesi ortaya çıkar, tüm yol yorgunlukları unutulur.
Bu noktada her yere aypodu kulağında giden insan modelinden varsa aranızda, ayrılalım. Neden, çünkü müziğini götürdüğün kadar değişmeye kapalısın sen, ARKADAŞ! Böyle cheesy hitler, seni alıştığın, ezbere bildiğin ruh hallerine götürmüyor, sana bayağı geliyor belki de, zaten tatil de böyle bir işe yaramaz mı? Tatil seni yeni ruh haline soksun istiyorsun da, malzeme belli. Yatırım yapmamışsın ki binana kat çıkasın. Mecbur elindeki arsayı değerlendireceksin. O zaman o dandik hitlerin belki senin kendi müziğinle keşfedemediğin bir köşeyi (en çok da nostaljiyi) tetiklemesine izin vereceksin. Nostaljiyi tetiklemezse, bir zamansızlık hissi tetikler. Hangi dönemde, nerede durduğunu unutturur adama. Böyle yersiz-yurtsuz-zamansızlıklar da her günkü kalıbından çıkarır işte.
'Yazla ilgili neleri özledim' mini listesi:
- Sabah uyanıp balkon kapısını açınca hem sıcak, hem rüzgarlı sabah havası ve fondaki lacivert denize giren çılgın turistler
- Otelin dandik sabah kahvaltısı ve zehir gibi çayına rağmen neşe ve o neşeyle hafif hüzün karışımı "bugün hariç kaç gün kaldı dönmemize" hesabı
- Erkenden atılmış havlu sebebiyle torpilli şezlong ve deniz çantasındaki kitaba/dergiye uzanış ve okuduğunu anlamadan, sabah kafasıyla beş sayfa kadar yalandan okumaya devam etmek
- Denize girmek ve buruşana kadar çıkmamak, çıkamamak, dala çıka baya bir gidip sonra dönmeye nefesinin kalmaması
- Deniz suyundan katır kuturlaşmış havlu üzerinde uzanırken bir yandan tuzlu tuzlu kokusunu içine çekmek
- Öğlenleri güneş altında beynini kaynatmasın diye tavla oynamak, kahve içerken uzaktan güneşlenenleri kesmek ve onların hal ve tavırlarındaki değişikliklere göre haklarında hikayeler uydurmak
- Kahve içilen yerde yukarı monte edilmiş ufak ekran TV'den yükselen Türkçe pop eşliğinde dedikodu yapmak ve bu dedikodularda hakkında konuşulan herkesin haksız, sadece bizim haklı çıkmamız
- Eğer karın açsa, denizden acıkılmışsa tatlı tatlı hamburger yemek ve yanında gazı kaçmış soğuk kola içmek
- Odada unutulan bir gözlük, bir kitap için geri dönüp, odadaki air conditionla karşılaşınca güneşten gerilmiş tenin sıcaklığından bunalmak
- Odadan çıkınca, dışardaki sıcaktan ekstra bunalmak ve cinnetlenmek
- Yemek yemiş göbüşle suya girmek
- Deniz yatağını gıcırdata gıcırdata, kendini ite ite üstüne yerleşmek
- Güneş sakinleştikçe ona doğru uzanmak ve şezlongu şemsiyeden ufak ufak çıkarmaya başlamak
- Akşam güneşinin altında bir bira içmek, bir patates yemek (ohh)
- Herkesin yavaş yavaş gitmesiyle ayaklanıp son kez denize girmek, bir süre çıkmamak
- Denizin içinde ne kadar da kendiliğinden askıda durduğunun neşesiyle öylece kendi nefesini dinlemek
- Odaya geri dönmek, bir gun daha bitti diye üzülmek merdivenleri tırmanırken
- Duşun altında ağzına giren suyun tuzlu olmadığını hatırlayıp şımarmak
- Duş çıkışı yanakların kızarması ve gerim gerim gerilmiş tene nemlendirici bocalamak
- Saçları güneş altında tarayarak kurutmak ve ıslakken güzel görünüyor diye kuruyup kabaracağını unutmak
- Üstüne ne giysen, yaz bronzluğu etkisiyle, güzel olması
- Akşam yemeği için yer beğenmeye çalışmak ve yöredeki 3-4 yeri döne döne gezmek, sonunda otele en yakın olanında karar kılmak
- Sakin sakin denizin tuzuna kontrast, tatlı diye bol yenen zeytinyağlı ağırlıklı akşam yemeği ve üstüne Türk kahvesi
- Bir bara gidip içki içmek, içki içmek için bile çok neşeli olunduğundan ya hiç, ya çok içmek
- Odaya dönüp tertemiz, beyaz, serin çarşaflara, sızlayan omuzlarını koymak
- Uyumadan önce cırcır böceklerinin sesi, açık ayakkabıların vurduğu/kestiği topuk veyahut serçe parmak bölgesinin sızlaması
Evet.
4 yorum:
cok tanidik geldi. :)
benim durumlar belirsiz ama umarim sen bu sene cikarsin guzelcene.
Sanırım hiç bir şey, hele hele üniversiteden, liseden vs. arkadaşlarınla topluca bir tatil yerine gidip orada geberene kadar eğlenmeye ve dinlenmeye eş gelmiyor.
4 yıl oldu benimde. Anlattıkların o kadar güzel ki...
Şeytan fırla dışarı git güneye diyor...
Sonra gerçek şeytan gelip "bu yaz için daha izin formunu doldurmadın salak" dediyse de...
Esnaf kan ağlıyor, gördüğüm üzre.
var bi gariplik:)
Yorum Gönder