10 Mayıs 2009 Pazar

How to break spring? (Spring breakology)

Boğaziçili gençler olsun, efendime söyleyeyim, Amarıkan kolej (kolej derken, bizde üniversiteye tekabül eden kurumu kastediyorum) tripli okulların öğrencileri olsun, ne bileyim Bilkent, Koç falan, (ODTÜ olmaz, onlar solcu takılıyor, bazısı ulusalcı takılıyor) bunların öğrencisi olan arkadaşlarda bir spring break kavramı vardır, bilmeyeninize öğreteyim. Hepisi muhteşem sporlarda kendilerini kanıtlayacakları, jet skilere, surflere binecekleri Çeşme tatillerine çıkarlar. Evde oturan üniversite birincisi çocuklar hariç elbette. Diğerlerine nasıl "her şey dahil-all inclusive"se, üniversite birinciliği haricinde bir başarısı olmayan diğer çocuklara da "her şey hariç-all outclusive"dir. O garibanlara Boğazüçü birinciliği bile, taşıyamayacakları bir Armani takım elbise olur, dolabın arkasında, annenin zorla hediye aldığı LC Waikiki hırka, gömleklerin arasında dekor gibi kalır. Fabrikada müdür olsalar, yine arkalarından konuşulur. Yine "eğitim cahilliği alır, eşeklik baki kalır" diye dedikoduları edilir, yine "okumakla adam olunmuyor" denir. Altındaki adam bile ezer bu müdürü. Saçlar, üniversitede dökülmeye başladığıyla kalmaz, orta yaşta kulak etrafında bir kukuluk tüy ebadına ulaşır. Sigara-içki yoksunu bir hayattan dolayı bin yaşına kadar bir naylon poşet derinliğinde yaşarken, diğerinin all inclusivitesi bir ömür sürer, efil efil genç evlilikler, ortayaş boşanmaları, yeni yazlıklar, goygoy bir adamsa ekseriyet Mayami tatilleri, yok alter takılıyorsa Pragdır, Gusto dergisinde şarap eksperliği köşe yazısıdır, öylece tık diye kalpten gidene kadar sürer. Hangi hayat daha sevilesidir, bilemeyiz. Bu satırların yazarı olarak, her ikisine de eşit uzaklıkta, önce Anadolu liseli, sonra devlet üniversiteli mütevazi çizgimi koruyacağım. Bizde deadline yoktu gençler, bizde proje yoktu. Bizde vize vardı, final vardı, sonradan "büt"leşecek bütünlemeler vardı. Bu sınavlardan haddinden çok vardı. Bir sürü de ders vardı. Spring break yerine, beyaz Şahin'i kapısının önünden çalındı diye hayıflanan profesör İdare Hukuku hocaları vardı. Az ingilizce bileni özel üniversitelere kaçtı. Dolayısıyla springbreaklenemedik, kafamız tohumlanamadı, açamadı. Türk ortasınıf ailesi alışkanlıkları-düzenleri içinde kavrulduk, çifte kavrulduk. Kader işte, Şıtokolm'de kuzenle baharın belini büktük, o da bizi ceza yağmurlarıyla şemsiyelerin plastik kokusuna hapsetti yer yer. Yine de neşeliyiz ha.

Hiç yorum yok: