Renkler kendinden şey. Fotoşopa banmadan. Böylesine çılgın bir lens bu ufak olan yahu.
Steamed beef dumplings denen olayın hastasıydım. Çin mamülü sanıyorum tabii. Gidiyorum Çin lokantalarında menülere bakıyorum, YOK! YOK! YOK! "Ya tutarsa?" deyip kuru sıkı Japon restoranlarının pahalı kapılarına asılı menülere bakıyorum, YOK! YOK! YOK! "Zıkkımın kökü" dedim en son. Vıcır vıcır, kaygan, koca bir mantı löpü için bu kadar zahmete değmez. Derken, marketin hazır yemek seksiyonundaki şu önermeyle kendimden geçtim: Hazır dumpling. Hemi de dumplingde damping vardı. Aldık, geldik, yaptık evde nitekim. Yarım desilitre suya üç kaşık yağ atıp içinde kızartın diyor. Tamam ama yarım desilitre? Bilemedik. Biz de kaffamıza göre yarım New York kupası (=çay bardağı) suyla yaka kavura pişirdik. Üzerine de noodle yedik. Soya soslu. Her gün gariban gibi kıymalı ev yemeği olmasın, azıcık çeşit gelsin dünyamıza diye. Ama şu olay dikkatimi çekiyor: Bir yemek ne kadar kaygansa o kadar az tok tutuyor. Psikolojik olarak kolay yutunca içine sinmiyor (literally) herhalde. Bir buçuk saat içinde acıktık vallahi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder