11 Nisan 2009 Cumartesi

Can't you spring like I do?

Bu köşe Serhan köşesi. Kosher Serhan. Burası karşıdan seyreylediğimiz lunapark. Buraya daha gidilmedi, rollercoast edilmedi.
Güneşlenirken. Kemiğimiz ısınsın diye, yaşlı karılar gibi kendimizi güneşe çevirdik.

Bahar geldi; babet giydim, tek sıraya girdim.

Djurgården'e de gittik, Skeppsholmen'e de. Parkta yattık, yerde yattık, çimde yattık, kayada yattık, yüzüstü yattık, sırtüstü yattık, ayakkabıları çıkarıp yattık, şarapçı gibi montu altımıza koyup yattık. Bir sürü varyasyonda kafamızı dinledik. Oksijenden şiştik, adeta balon olduk. Sıcağı beynimize yedik, sütlaç olduk. Akşama doğru da bir battaniyenin altında, çay bahçesinde çay içtik, kanoya binen Almanları, deniz bisikletine binen Çinlileri, çeşit çeşit İspanyolları gördük.
Turist mevsimini de, içimizi de açtı Stockholm, biz de ona kıçımızı başımızı açıyoruz.

Azıcık aşım, ağrısız başım vallahi KARDEŞ. Alayına isyan, ölümüne İsveç.

Hiç yorum yok: