(Kusursuz sarı saçlar, renkli gözler, göğüs çatalları, dar ve mini etekler, kemik çerçeveli gözlükler, enine çizgili t-shirtler, yüksek belli pantolonlar ve espadriller haricinde) Stockholm'de en sık görülen manzaralardan bir tanesi, yanında beline gelmeyecek boyda, Tayvanlı mı Taylandlı mı artık nereliyse, illa ki oradan bir kadınla gezen şişko İsveçli adam. Bu değirmenin suyu nereden geliyor diye sorduğumda, durumun ticarete dönüştüğünü, İsveçlilerin utangaç olduklarından sağda solda insanlarla tanışmadıklarını, fakat yeterince zengin olduklarından bu işi internet üzerinden üye olunan bir takım yerlerin aracılığıyla gördüklerini, sipariş ettikleri kadınların evlere teslim edildiğini, onların da bu kadınları canları nasıl isterse, şişme kadının azcık daha gerçeği gibi görerek kullandıklarını öğrendim. İşin sosyal duyarlılık, "vay efendim, nasıl da yaparlar, onlar da insan değil mi? İnsanlığın nerede İsveç, soruyorum!" beylik yorum silsilesini es geçiyorum, çünkü o uzun havalar şu anki havama uymuyor. Hareketli bir parça okuyacağız, dedik ya! Ayrıca Efes Pilsen One Love Festial'ın bu seneki "Hayati" fiyaskosunu da hatırlatırım, İsveçliyi kınamanın anlamı yok. Millet, devlet parantezinden çıkalım, parası olsa herkes yapar. Yapıyor da. Bir geceliğine parası yetiyor, o türünü yapıyor. Bu ince ruhlu, eksekslarc bedenli beyler daha aile hayatına, daha "yerim yuvam belli olsun" ayarına giriyorlar demek ki, bir gecelik değil her geceliğini tutuyor (aile boyu cips, kokokolo hesaabı). Yine de, en domuz halimi takınarak bile baksam, böyle çiftler insanın asabını bozuyor. Adeta sokak hayvanına yapılan eziyet karşısındaki çaresiz, anlamsız, boşküme üzülmeler. Yeni yetmeliği boyunca "hayat adamı" olmayı mevki gören yetişkinler çok iyi bilir böyle durumlarda üzülmemeyi. Sonucu değiştiremeyince üzülmeyecek kadar hesaplı olmayı. Gönül BİM'i, ŞOK marketler zincirinin duygusal halkası. "Evet, çok acı ama ne yapalım, SIRADAKİ" diye önündeki maçlara bakmak. Anası babası ölse dudağı titremiyor, Tayvanlı pırasa saçlı bir garibanın şeyinden ona ne.
Bir kere adam kadının hep önünden yürüyor. Böyle manzaralara alışığız gerçi Türkiye'de, erkeğin önde yürüdüğü dile getirince doğrudan hakaret gibi gelmez belki de, bana çok batıyor. İkincisi, adamın kadını satın aldığı epey belli oluyor; kadının üstü başı döküntü; H&M halk pazarından sezon sonu alınmış, eskiliği buruşukların kumaşa zımbalanmasından belli bir pantolon, deseni solmuş bir t-shirt. Kafası yarı-önüne eğik, İsveççesi bozuk. Yanında sümüklü bir oğlan (İsveçliler, böylesiyle bile olsa çoğalmak, çoğalmak istiyor). Ama bu gönülsüz gönül işi tohuma bile sinmiş, oğlan ananın kopyası. Zaten adamın oğlu mu, torunu mu belli değil. Arada o derece yaş farkı. (Ayrıca bir kere bile o oğlanlarıı babanın kucağında görmedim.) Bir de trende/otobüste karşılıklı oturduğumda gözlemlediğim, kızın feri sönmüş, akı sarıya çalmış gözlerinden süzülen o bezginlik. O "çilem dolsa da gitsem" bakışı. Adamın göbeğini açıkta bırakan desenli gömleği, açık düğmelerinden görünen etli, kat kat boynunda illa bir altın halat, kolye. Teni mevsim normallerinin ötesinde esmerleşmiş, hatta mora çalmış. Halbuki bu bronzyan aktivitelere kadının katılmadığı, çiğ ten renginden de belli. Adam sefasını sürüyor, kadın da cefasında tek kürekçi. Vay vay ki vaylar olsun.
Bu çiftin onlarcasını görünce, işin bir vergi indirimi falan mı var, aile olduğunu kanıtlayınca bir yardım mı yapıyorlar diye bile düşündüm. İsveçli adam hesabını bilir. İnternette porno sitelere üyelik bile senede daha pahalıya geliyor bu garibanla gariban junior'dan demek.
Yaşasın sakatlanmış rızaya dayanarak yaptırılan kölelik! Yaşasın "o istedi işte, zorla mı yaptık" diye diretebilmek! Yaşasın tüm bunları arkadan dolanabilen dolambaçlıkta yasal sistem! En güzel şey.
3 yorum:
İngiltere'de benzer birşeye denk gelmiştim. İnanılmaz uzun boylu ama artık çökmeye yüz tutmuş yaşlı ve kel bir adamın yanında boyu 1.50 yaşı da olsa olsa 20 mi olan ki belki daha da genç olabilir, çekik gözlü pırasa saçlı bu bahsettiğiniz kıarldan vardı. Adamla bu kızı o kadar yakıştıramadım ki ilk önce adama semptai duyup 'aa kızı evlatlık almış, ne güzel' gibi bir hisse kapıldım. Sonra adam kızı hızla kendine çekip büyük bir iştahla elini omzuna atınca işin boyutunun farklı olduğunu anladım.Kız çok ürkek görünüyordu. Şimdi niyeyse aynı şeylerin İsveç'te de olması kalbimi burdu.
Bir de kadınların satın aldığı Afrikalı gençler mevzusu vardı ki, o gün aklıma gelmedi. Fakat İsveçli kadınlar ciğerli olduğundan, orgazma doyduktan ve oturma izni pürüzleri ayarlandıktan sonra rızayla adamdan ayrılıyor, böylece adamlar da köyden asıl karısı ve ailelerini getiriyormuş.
Ortada bir satın alma durumu olmadığında da bu Asyalı kızların, Asyalı olmayan sevgilileri ile hep böyle yürüdüklerini söyleyebilirim. Daha fenası, bütün Türk, erkek ve öküz olan arkadaşlarım bunu görüp heveslenip, sırf bunun için Asyalı sevgili edinme derdine düşüyorlardı.
Yorum Gönder