Davos'ta Erdoğan herkeşe tırpanı çekti, dünya bunu konuşuyor. İyi mi oldu, kötü mü, belli değil. Bir yanda İslam dünyasının goygoyunu arkamıza almışız, adamlara fahri müttefik olmuşuz. Öte yandan herkesin dilinin ucuna gelip de, çıkarlarını sağlama almak adına yuttuğunu söylemişiz. Eurovision'da ön sıralardaki izleyiciler Türk bayrağı sallıyorsa zevke gelen bir millet değil miyiz? Politik olan, olmayan her durumu kendi kendimize "Türk'ün dünyanın geriye kalanıyla imtihanı ve önlenemez zaferi ve yükselişi" şeklinde yorumlamıyor muyuz? O zaman hem "yürrü be koçum", "hela-lolsun" diyeceğiz, öte yandan 3. dünya ülkesi halimizle şahtık, şimdi şahbaz mı olduk diye de düşüneceğiz. Çünkü Avrupa'yla Asya'nın kesiştiği yeriz güzel ağbiycim. Bir yanımız mantığa meyletse de, diğer yanımız canımciğerim edebiyatı yapacak. Evropa, Amarıka ondan merak etmiyor mu bizi? Karakterin, karaktersizliğe dönüştüğü yerde durduğumuz için. Hem etliden hem sütlüden alıp, yolumuzu bulmak istediğimiz için. Yolunu bulmak derken, argo manasında, "At 3-5 de yolumuzu bulalım" manasında diyorum. Bizi çok güzel özetleyen bir laf değil mi, yolunu bulmak. Save the day sendromu da diyebiliriz. Yaldır yaldır geliyorlar işte adamlar, İstanbul'u görmek istiyorlar mesela. Ellerinde fotoğraf makinaları. Cami çekecekler. Önünden mini etekliyle çarşaflının ters yönlere yürüdüğü tarihi bina çekecekler. Pipisini kaşıyan pis, fırça bıyıklı heriflerle, kalın telli, köylü saçlarını jöleyle yıkılmaz bir mohawk heykeline çevirmiş, piercing manyağı olmuş Maltepeli kuaför çırağı çocukların aynı yolda yürüdüğünü hayretle gözlemleyecekler. Mercedes'le Doğan arabaların yanyana gittiği trafikte sıkışacaklar. Cebinde parası olanın Tünel'deki eğlencesiyle, bir sokak arkasındaki "eller havaya" türkü barın eğlencesinin sesi karışacak, buna mozaik diyecekler, füzyon diyecekler. Egzantrik diyecekler, rüya gibi diyecekler. Haddini bilmezlik, cebini bilmezlik, durumunu bilmezlik, o yüzden cahil cesareti, o yüzden kayıtsızlık. O yüzden yanlış da en az doğru kadar saygı görüyor Türkiye'de. Adam buna şok oluyor işte. Onda fakirin durduğu yerle zenginin durduğu yer yağla su gibi ayrışmış, karışamayacak bir biçimde. Cahille okumuşun birbirinden ayrılması ve saygının doğru oranda dağıtılmış olması gibi. Bizdeki cahili, yalanı, yanlışı da ülkenin çıkarlarını korumak adına pışpışlamak ve zamanla yanlışla doğru arasındaki çizginin belirsizleşmesi ve anormalin normalize edilmesi var. Adam bayılıyor. Karikatürün, Emir Kusturica filminin içinde yaşamak gibi geliyor İstanbul'da olmak. Bir haftalığına, bir aylığına. Azıcık da proje adamıysa birkaç yıllığına. Batılı bakış açısıyla o arabeskliği yakalarsa biliyor ki tutmama imkanı yok o projenin, o serginin. Biliyor ki batı narsistin allahı. Bayılacak bu işe. Bu "doğal olarak arabesk"liğe. Biliyor ki kendimiz, Türklüğümüzden, önyargılarımızdan, engellerimizden kurtulup, arabeskliğimizi göremiyoruz. Gördüysek de bir zaman, artık unutmuşuz. Farkına bile varmıyoruz.
Ha işte, ne diyordum. Yani, böyle ülkeye böyle başbakan. Cıbılın kabadayısı. Davos'ta hakkını savunduğu müslümanlar kadar, anasına sövdüğü ülkesindeki müslümanlarını önemsemiyor. Neden? Kemalist tipler bu soruya bayılıyor işte. Hemen "Tayyip" kısaltmasıyla kendilerinden uzaklaştırdıkları, küçülttükleri başbakanlarına soruyorlar, neden? Özal'a Turgut dediniz mi ulan? Demirel'e Süleyman dediniz mi? Bu adam neden Tayyip oldu? 90'ların orta sınıf lükslerini temsil eden "yazlık"larınızdan koştur koştur gelip de oy verdiğiniz adama Deniz diye hitap edecek misiniz, çarşaflılara CHP rozeti takıştırdı diye? Tayyip bu yüzden sizi de temsil ediyor işte. Sizin bu çelişkilerinizden o da nasiplenmiş. O da en az sizin kadar yerini bilmiyor. Kendini tribün edebiyatına vermiş. Takımı için öl desen ölecek, biri sahaya taş atarsa tellere tırmanıp haddini bildirecek. Sizden ne farkı var? Onların da oğulları/kızları Boğaziçi'nde okuyor anacım. Onlar da Amerika'da master yapıyorlar. Sizin gibi ÇAĞDAŞ-MODERN değiller ama okuyorlar, naber? Çağdaştan modernden anladığı hala 1920'ler standardında olan siz değil misiniz? Her molla edebiyatına karşılık, yakası açık sakız beyazı gömlekler, dizüstü kalem etekler, röfleli saçlarla İzmir'den, bilmemnereden Atatürkçü düşünce dernekli bir bayan çıkıp Türk kadını piyesi oynamıyor mu gazetelerde, televizyonlarda?
Öğlen öğlen başımı ağrıttınız. House'un başlamasına 40 dakika var. Kapatın ışıkları, ağlamak istiyorum.
4 yorum:
asya kaplanlarıyız elhamdurallah...böyle net tespitlerle dolu bir yazıya gercegin içinden biri olarak
tassak gecmeyip ne yapacagız(ne yazık ki).ayse gelsinde kapasın başını artık .örtünmenin zamanı geldi geçiyor!Gizlide tesettür funk rüzgarı estirelim.
Siyaset böyle birşey sanırım, ikiyüzlülük optimizasyonu,söylenen her doğru bir başka doğruyu gizliyor =)
ps. bir de bu yazınla anladım ki,tip of the day için sende malzeme bitmez!
Varlığını unuttuğum yazıları bana hatırlatıyorsun. Var ol!
Kalemin kıvrak Elmoş, tehlikesin sen =)(Benim için bunları okumak zevk,hep şaşırta biliyosun ;))
Yorum Gönder