20 Şubat 2009 Cuma

Doldur kuponu, ara Nalkapon'u.

Madonna, Fiona Apple, Missy Elliott, Tori Amos. Bu yazıya birkaç örnek daha bulayım diye Google'da arattığım kelimeleri ve bulduklarımı ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.

Olaylar şöyle gelişiyor:

Tomwood bana Fiona Apple'ın Elvis Costello'yla düetleştiği "I want you" performans kaydını görüp görmediğimi soruyor, ben de "gördüm ve popoma benziyor" diyorum. Kötü anlamda popoma yani.

Sonra o gazla bir daha izleyip uyuz olmak için videoyu açıyorum:

Fiona Apple'ı çok sevmeme rağmen bu eğik büğük şarkı söylemeleri beni illet ediyor. Ananemin perdelerini giymiş gibi, öyle kambur duruyor ki, kolları on santim görünüyor ve şu haliyle non-popstar Serkül'den farkı yok. Serkül'ü hatırlamayanlarınız için bir reminder:

Kendisi gagavan Firdevs, ossiki diş gülümseyerek şarkı söyleme üstadı Barış ve kokocu Bayhan'ın bulunduğu şahane Popostarda, popoluk görevini ifşa ediyordu. (AYYYYY, ne ayıp sakatlarla mı dalga şeyediyorsun? Sakatlığından ziyade, sakatlığını gözümüze soka soka, "sakatım ve vicdanın varsa oy vereceksin" saldırganlığından bıktık be annem.) Sonra aklıma geliyor, "aa şuyunu da dinliyim, buyunu da dinliyim" diye Youtube'da Fiona abanmalarındayken tecavüz vakasını hatırlıyorum. O da tecavüz mağduru. Yukarıda saydığım isimler gibi. ULAN, ne oluyor dememe kalmadan, bir bakıyorum ki cinlenmişim yine, sinirlenmişim.

Varan 2: The mentalist, House gibi dizilere bakıyoruz. Başta bir kadın müdür, halden anlamaz, çağın gelişmelerinden bihaber, statükocu. Başroldeki ve diziye adını veren şahsa bakıyoruz; yarı çatlak, çevresi tarafından sık sık eleştirilmesine rağmen bildiğini okuyan ve okuduğu her seferinde doğru çıkan. Baştaki eleştirilere kulak asmamasının sonucunu alan, meyvesini toplayan. Yani inovatif kişilikler. Onlar olmasa da, sadece kurallara uymacı, durumları sorgulamayıcı ablalara kalsak, ne davalar çözülecek, ne hastalar iyileşecek! Ne bu ULAN? Feminist arkadaşlar Seksendisiti'ye güç kavramını erkek gibi olmakta, erkek gibi kolayca yatıp kalkmakta aradığı için; Girls of the Playboy Mansion'ı kız kısmısı çok eşli, erkek kısmı tek eşli, bir nevi genelev zihniyetinde olduğu için, The Bachelor'ı harem usulü bir yaşamı, o yaşam uğruna kadınlara avukatlığı, iç mimarlığı bıraktırıp aşk kölesi ettirdiği için karşı gelmeyecek, ses çıkarmayacak mı? Çıkardıysa neden yetmedi? Yettiyse neden hala bunlar devam ediyor? Kepazelik.

Gelelim o da bir tecavüz mağduru hikayesine.

Yukarıda ismini saydığım insanlar şarkılarında sayacak, sövecek, ananız kim diyecek. Plak şirketleri de bu cinsel saldırganlığı, kombinezonla sahneye çıkmayı makul mü gösterecek bu hikayeleri açık etmekle? Tecavüzün kendisi yeterince kötü değilmiş gibi, bir de bunun edebiyatını yapmak, "bu şarkıyı tecavüzüme ithafen yazdım" durumuna izin vermek daha mı doğru?

Haydi, bu sorulara cevap vermek için son beş dakika. Bitirenler; kağıtları arkadan öne doğru uzatalım.

Hiç yorum yok: