7 Ağustos 2011 Pazar

Pazar

Pazartesi günü koştur koştur çalışmayacak bir insan olarak bana bile kötü geliyorsa Pazar, bu işin içinde bir bit yeniği olmalı. Öyle "Ertesi gün işe gideceğim ay ay" hezeyanı olmadan, tüm güneşine, tatlı rüzgarına rağmen bir gün sevilmiyorsa, çağrıştırdıklarından olabilir. Bir kere haftanın son günü; haftanın naaşını Pazar günü kaldırıyorsun. Sonra, o hafta hiçbir iş yapmadıysan, onun vergisini ödeyeceksin; işe yaramazlığınla yüzleşeceksin. Çok iş yaptıysan, yepyeni ve bambaşka çok işler dolu bir haftaya açılmak üzeresin; onun gerginliği ve "bitse de gitsek"i var. Önceki gece çok içmişsen taş gibi kafası, kimbilir ne mahçubiyeti var. Sevdiğin şarkı çalıyor diye piste atlayıp, 3-5 biranın gazıyla olmadık hareketler yaptın belki. O an başka bir görgüdeydin, ayılınca başka. Pabuçlarını kenara koyup yalınayak pistte dansetmiş olmak insanı utançtan bir köpük banyosuna sokabilir ertesi gün. Olabilir. Artık yıl gibi artık bir gün; hayatının kararını alıp hamle edebileceğin bir gün değil ya. Devlet daireleri, bankalar, çoğu e-mailler bile kapalı. Pazartesi'ye kadar da öyle kalacak. O gün herhangi bir şey yapılabilemez. Yapılanı da bir yere varmaz. Bir ara dünya, ara zaman, günlük hayatın bonus track'i. Aksak ritimli, söylemeye kalksan sözler aklına gelmiyor. 

Yine de Pazar günü keyiflenmek hakkıdır insanın. O yüzden bu burada dursun, isteyen tabağına alsın. Yalnız içinde metal kaşık bırakmayın; malum, metal kaşık zeytinyağlıyı sulandırıyor.

Hiç yorum yok: