7 Ağustos 2011 Pazar

Harcanma korkusu

Korku filmi çekilecekse testereydi, tavaydı uğraşmayın Sayın Ucuza Film Çekip Gişelerde Gençliği İp Gibi Sıraya Dizen Amatör Yönetmenler! "Harcanma Korkusu" diye bir film çekin de görün, o gençlik salonu çiş gölüne çeviriyor mu, çevirmiyor mu. Ne açlık, ne ölüm; hepimizde inceden bir harcanma korkusu var. Hepimiz kıymetimizin altında, ucuza gitmekten ölesiye korkuyoruz. Başarmak değil yani mesele, harcanmadığına kanaat getirsen kâfi.

Eskiden takdir-teşekkür getirip, bir devlet üniversitesinden makul sürede mezun olduğunda tartışmasız başarılıydın. Henüz "her şeye sahip, ama içi kan ağlıyor"luk klişesini gıygıylamıyordu Hollywood. Henüz sıradışılık adı altında zırzopluk pompalanmıyordu. (Yarabbim, içimde minik bir Gestapo yatıyor. Belki de haklıyım, belki de haklı içimde filizlenmiş bu küçük diktatör. O zaman ne olacak? Ya haklıysam ve tüm dünyanın bu sözde sıradışı olma ezberinden kurtulması gerekiyorsa?) Halbuki günümüzde maaşından, sevgilisinden, evinden, muhitinden, işyerinin çalıştırdığı eleman hacminden kendini sorgulayıp muhakkak harcanıp harcanmadığını kontrol etmen gerek. Tek taşın küçükse, maaşın lisedeki sıra arkadaşınınkinden düşükse, yazın gittiğin otelin yıldızı azsa, işyerinin olduğu binanın boyası dökükse, entellektüellerle dolu bir ortamda yanındaki arkadaşın cahilse kıllanırsın. Sağlamasını yaparsın varlığının. CV'ni kıyaslarsın, "o benden az kitap okudu, şu hale bak" dersin. Anneannem öldüğünde sokakta gördüğüm her yaşlı kadına bakıp "bu da ölebilirdi onun yerine, neden anneannem öldü ki" diye haince düşünceler sarmıştı beni, hah, tam o hesap. Neden o değil de ananem öldü? Neden ben değil de o yaptı?

Harcanma, tıpkı doğma-büyüme-ölüp çürüme ve toprağa karışmada olduğu gibi, fevkalade doğal bir süreçtir. Tarkan'ın Kış Güneşi parçasında "Yanlış zaman, yanlış insan" diye özetlediği bir kadersizlik durumudur. Buna en güzel örneği de, müsaadenizle, Smashing Pumpkins'dir. Resmen bu harcanma durumunun case study'si denebilecek bahtsız develikte Smashing Pumpkins, bundan yirmi sene önce şimdi kapış kapış gidecek müzikler yapmış ve maalesef ki "ne yapıyor bu herifler yeaea" tepkileriyle karşılaşarak müziği bırakma noktasına gelmiştir. Keza, Nirvana da grunge denen müziğin sadece bir furyadan ibaret görülüp, bir günah gibi unutulmaya çalışılması sebebiyle feci harcanmış bir müzik grubudur. Gidip 60'lardan, 70'lerden, 80'lerden göğsümüzü gere gere müzikler dinliyoruz da, birimiz açıp bir gün 90'lardan, özellikle de grunge gruplarından bir şeyler dinlemeyiz, neden?

İşte, hayat hep bir kıllanmadır, kendini bozdurup harcatmama mücadelesidir. Çünkü insan neye layık olduğunu en iyi kendisi bilir içten içe. Yeterli çabayı göstermese de, gönlünde neler nelere layıktır, kendini nerelerde görmektedir. Eğer bu hedef uğraşılınca yapılabilinecek bir şeyse, o halde kimbilir uğraşmasa da yapılabilinecek bir şeydir? İşte, bizim jenerasyonun benzini aynen bu düşüncedir. İstesem yaparım, o halde isteyeyim, yapmayayım ama yapmışım gibi sonucumu alayım. Yok öyle yağma tabii. İyi ki.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

harika yazmışsın.
Bir de acele etmeyip,acele edip hızlı davranmanın hayalini kuruyoruz. Yapabileceklerimizi de yapamıyoruz bu afyonla..
Bu da sanki senin anlattığın konunun ailesinden.
ama yine süper yazmışsın :). "Magazin" bile yazsan o acısosu,kırılmışlığı ustalıkla ekliyorsun ya, o çok usta işi bir yazarlık. sanırım sadece doğuştan geliyor bu. Öğrenilecek bir yazarlık değil. Şanslısın, daha derli toplu uzunca şeyler yazıp,yayınlatmanı dilerim.

Elmoş dedi ki...

İki güzel yorumun için de çok teşekkür ederim.

Hızlı davranma hikayesinde yüzdeyüz haklısın, bahsettiğim korkunun ikiz kardeşi adeta. Dogville'deydi galiba; tüm gün banka uzanıp "büyük yazar olsam ne güzel olurdu" diye hayallenen bir çocuk vardı, tam bu durumu özetleyen.

Yazdıklarımı yayınlatmayı ben de dilerim. Ama henüz yazma halimi ne şekilde paketleyeceğimi bulamadım. Neyi bekliyorum bilmiyorum ama, bekliyorum.

Ayrıca bloguma yine beklerim, selamlar ve sevgiler.

Adsız dedi ki...

Tabii,zaten sık sık geliyorum. Bazen de fasiküller birikmiş oluyor.Tabak,tabak yemekler =)


Dogville beni en çok etkileyen 10 filimeden biridir,semboller başımı döndürmüştü. İlk çıktığında izledim o yüzden çok az hatırlıyorum. Ondaydı sanırım. Tekrar izleyeceğim.

Ülke'den ayrılıyorsun sana iyi yolculuklar ama aynı "Ülke"'nin insanları olduğumuzu düşünüyorum buradan çıkış yok acısıyla tatlısıyla bir ömür boyu buradayız ;).

Sevgiler bilmukabele =)