Öncelikle Serhan dün geceki fotoğraflarını beğenmediğinden onun için banttan yayın yapıyoruz.
Bir yılbaşı hatırlıyorum. Annemler kuzenlerimle beraber biz çocuklar dahil ailedeki herkes için yeni yıl kırmızı külot/donları almışlardı. Bizimkiler klasik annelerin basenlenince giydiği bikini altları gibiydi. Herhangi bir statement da yoktu üstlerinde. Oysa paket kağıtlarının arasında annemlerinkini eşelediğimizde bulduğumuz terifiye ediciydi: Simdi taşlarla kırmızı tanga külotların üstlerine "mutlu yıllar 95" yazılmıştı. Bir süre aralıksız bu mesaja güldüğümüzü hatırlıyorum. Kukunun üstünde iyi niyet yazmasının anlamı neydi? Ne farkedecekti ki? Sonra bu mesaj kimeydi? O kukunun muhatabına mı? Sahibine mi?
Uzun balonları büküp duvara 1996 yazacağımız yılın hemen öncesinde, 95 yılbaşısı bu hatırasıyla bende durur. Onu takip eden yıllarda lafı hormonlarına bırakmış, iğrenç alaycılıkta bir ergen olduğumdan başıma gelen birayla ve kendini fazla önemsemeyle dolu yılbaşılardır. Öncesinde, paketi erken açılmış hediye oyuncakları yılbaşı yemeğine sos ettiğimiz çocukluk yılları var. Eğleniyorsun, çünkü annenler eğleniyor. Gülüyorsun, çünkü onlar gülüyor. O geceki saf mutluluğun sebebi yeni oyuncaklar daha birkaç saat eskimişken, yeni yılın ilk uykusu geliyor.
13-17 arası ergen yıllarını skip forward edelim; teen yılların şahı 18'indeyken 10'dan geri saymaya utanıyorsun. Başka insanların sayarken sana bakabileceği ihtimalinden bile utanıyorsun. Her şeyi bildiğini sandığın için on saniyede şipşak sevindirik olmanı kendine açıklayamıyorsun. Hala o derece iyimser olmaktan nefret ediyorsun. Hayatta her şeyi açıklayabileceğini/çözebileceğini sandığın ucuz edebiyatınla yılbaşını iteliyorsun. Üvey evlat ediyorsun.
20lerin geldiğinde artık içindeki heves yavaş yavaş kaçmaya, balonun sönmeye başlıyor. Gerçekten sönmeye başlıyor. Bu sefer o kadar umutsuzlaşıyorsun ki, öyle geliyor ki gerçekten yılbaşı bir şeyleri değiştirebilir. Sana uğurlu/şanslı gelebilir. "Bu sene bambaşka geçecek" temalı Cosmopolitan makalelerine inanan Ayşe Özyılmazel kızlardan olmak üzeresin o an. Çaresizsin, hayat üzerine çöküyor. Tutunmak istiyorsun o on saniye sonrasına.
Bir de şimdi bulunduğum yere, 27'ye bir bakalım. 27'ye gelmek benim için şöyle bir deneyim: Ne farkedecek ki? Zaman akıp gidecek, ben duracağım. Ben ittirdiğimde ilerlemeyecek, ben geç kaldığımda bana tur bindirecek. Zamanla senkronize olmam gibi bir ihtimal yok. Şartsız teslimiyet. Buyur, al beni. İçinde kaybolayım, sonra bir ara su yüzüne çıkarsam kara yakınlaşmış olsun. O kadar da çaresiz olmayayım. O kadar büyük bir deal da olmasın. Bir çentik olsun duvarda, bir mental not olsun kendime. Sayı doğrusundaki yerim olsun, önümdeki yolun uzunluğuna karine olsun. Bir umut olsun, bir de umutsuzluk olsun. Umut olsun ki yarın uyanmaya sebep bulayım. Umutsuzluk olsun ki kendimi yenip yeniden ordumu kurabileyim. Kendimin, kendime yapılacak en büyük haksızlık olmasına engel olabileyim.
Bu sene kendim için çok güzel şeyler yaptım. Gurur dolu bir sene oldu. Güzel bir yatırım oldu, ekonometri abilerin-ablaların diliyle. Kendime yatırım yaptım ben bu sene. Yılbaşısı da, bir o kadar kendine hastı. 10 dakikalık (inanılmaz-büyüleyici-baksana, baksana diye yakındaki arkadaşı defalarca dürtücü güçte) havai fişek gösterisi için büyük yollar gittik, gösterinin ardından trafik/vasıtasızlık/kalabalık ve -10 küsürlerde seyreden havaya karşı mücadele içinde 1 saat 40 dakika yürüdük. Bacaklarım bugün öyle çok ağrıdı ki, maçlar uzatmaya gidince üzülen futbolcuları anlar gibi oldum. Hemen arkasından iki fincan sıcak çay, gece kahvaltısı ve yumuşacık bir uykuyla çok rahatladım. Rüyamda çok konuştum, çok şaşırdım.
Herkese çok konuşulup, çok şaşırtacakları bir yıl dilerim.
4 yorum:
ben bu bazen hatirlamaktan utandigimiz, bazen delicesine guldugumuz, ergen yilbasilarimizdan biriyle ilgili bir kac keyword vermek istiyorum:
- her biri farkli telden calan 8-10 kisi
- tank girl soundtrack
- bol bol tequila (sierra)
- berk'in salon balkonu depresyonlari
- yastik uzerindeki yuze 2 cm uzakliktaki migde bastirilmasi icin verilmis ama yarim kalmis tost ekmegi ici
Elsegülcüğüm, gece gece anırtarak güldürdüğün için (bilhassa en son maddeye) teşekkürü borç biliyorum. Bir mukavva buldum evde, takvimlerin içine buruşmadan dursun diye konan cins. Üstüne parti kadrosu yazmışız. Yeminle!
bi de sen o mukavva'yı alıp isveç'e mi götürmüşsün, şahane. iki üç güne beklenti yapmamak lazım, geriye daha 362 tane var dilediğin gibi kullan hepsi senin.
Yok canım. İstanbul'da bulmuştum. Sen burayı dershane mi sandın da böyle arka sıradan hocaya laf yetiştirmece yapıyorsun bu arada bakayım?
Yorum Gönder