Ortaokulda ve lisede sabah okula giderken, gün içerisinde güneşin açıp, ortalığın iyiden iyiye ısınacağını biliyorsak incecik giyinirdik. Apartman önünde servis beklediğimiz veya okula doğru yürüdüğümüz sırada saat henüz erken diye ısınmamış hava ilk başta hafifçe ürpertirdi insanı. Lisenin gri etekle beraber üniforma olarak seçtiği çiş sarısı gömlekler serinlikle birleşip, ıslanmış gibi üşütürdü kollarımızı her değdiğinde. Ama ince giyinmenin havası bambaşkadır yine de; sokakta ayaza karşı ince de olsa bir ceket, trençkot giymişlere yukarıdan baktırır. Bir övünme vardır; "Sıcak olacağını öngörebildiğim için şimdiden kendi iyiliğimi, terlememem gerektiğini düşünüp incecik giyindim, ya siz?" der gibi afra tafra kestirir.
Bir de bu durumun tam tersi vardır, ki lüzumsuzca tedbirli bir annenin çocuğu olarak liseye gelene kadar maalesef onu tecrübe ettim: Her zaman herkesten daha çok giyinen insan olmak. Bacaklardan ter süzülecek kadar sıcakken, külotlu çorap giymek. Bir tek gömlek yeterliyken, üstte fazladan süveter. Ayakkabı doğrudan külotlu çorapla giyilemiyor diye, arada bir kat da soket çorap. Belki bir de ince ceket. Şimdi evden çıkma anını ileri sarıp, okuldan çıkma anına gelelim ve ellerime kollarıma şöyle bir bakalım: Onca yük, ter, kan, bir de omuzda koca çanta. Ne acı, değil mi? Şu tabloya bakarken bile gözlerim yanıyor. Üstelik bugün seneler sonra bu durumu tekrar, en acı haliyle, bizzat yaşadım. Ve gördüm ki Amerika'da her kızın dolabında kuş sesiyle aktive olan çiçekli mi çiçekli, efil efil bir elbiseler ve palet ayakları için parmak arası terlikler var. Ve havanın otuz dereceye vurduğu böyle bir günde, hastalıktan sümüklerim burnumdan gözyaşı akışkanlığında süzülüp duruyorken, aldığım ilaçlar yüzünden olduğu sinüslerime sıkıştıkları zaman da doğrudan gözümden gözyaşı olarak akıyorken, külotlu çorabım, ince trençkotum ve hastalık sebebiyle iki gündür yıkanmamış saçlarımla bana, çiçekli elbiseli, pörtlek gözlü Amerikan kızlarını, onların o çorapsız, özgür bacaklarını ve şampuan kokan ıslak saçlarının dalgalanışını seyretmek düşüyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder