Elmoş Diyor ki sevenler, ben artık bu blogu hiç sevmiyorum. Ama bir sorun, neden. Blogun kendisini seviyorum, eski yazdıklarımı okuyunca kendime çok gülüyorum. Bazılarını öyle kana kana su içer gibi yazmışım ki, inanın o an neyi düşündüm de öyle heveslendim, hiç bilmiyorum. Neydi beni bir blog tutmaya iten? Anlaşılma isteği olacak. Yok, aslında ondan da önce İsveç'e taşınma işimin icadı. Hiç bilmediğim bir ülkeye gitmenin korkuyla karışık heyecanı, o hisleri capcanlıyken bir yere hapsedebilmek, muhafaza edebilmek, hiç unutmamak arzusu. Sonra acemiliğime geldi, bir şeyleri sileyim derken blogu tümden sıfırladım. Olsun, canım sağ olsun. Öyle büyük mesele değildi, yazdığım da gitti diye üzülünecek şey değildi. Sonra, tekrar yazmaya başladığımda bu sefer hayatımın başka bir aşamasındaydım. Sonra bir diğerinde. Basamaklardan her birine atlarken değişim dilime de yansımış, bunu şimdi daha iyi görebiliyorum. Değiştim, hayattan beklentim, kendimden beklentim değişti, anlaşılma isteğim köreldi (çünkü Serhan hayatıma girdi ve sadece bir insanın beni anlamasının yetip de arttığını gördüm), çokça duruldum, sakinleştim, bazıları dinerken bazı öfkelerim daha kabardı. Sonuçta iyi mi kötü mü oldu(m) bilemiyorum, onu ilerde göreceğiz. Fakat özellikle vurguamak istediğim; Amerika'ya taşındıktan sonra zamanı elimde tutamaz oldum. Şimdi, bazılarınız bilmiyorsunuz ama, tekrar okula başladım burada. Tüm gün işteyim, sonra da akşamlarım hoppanadak bitiyor. Şikayet değil, veya biraz şikayet, sonuçta böyleyken böyle. Bu sefer bana günlük analizler yapabilmek, kendimle veya etrafımda olup bitenlerle ilgili laf söyleyebilmek için vakit kalmıyor. Kalıyor, ama o kadarını da depresyona ayırıyorum diyeyim, daha doğrusu. Çünkü bazen savaşmaktan da yoruluyor insan, biliyor musunuz? Bazen neşelenmeye mecali olmuyor, kendini sırtüstü denize bırakır gibi kedere, sıkıntıya bırakmak daha kolay geliyor. Bildiniz değil mi dediğim anı? Kulaklarınız suyun içindedir, uğultudan bir şey anlaşılmaz, bir gürültü çalınır da anlam çıkarılmaz. Aynı öyle bir dönemden geçiyorum. Ne düşündüğümü anlayabilmek için hep yazdım, blogu da buna alet ettim, örtbas ettiğim hallerimi bir bir sergiledim burada. Artık kendimi anlayamamak istiyorum. Aklımdan geçenleri duymak istemiyorum, kelimeye dönüştürüp sırtıma yüklenmek istemiyorum. (Gerçi buraya yazmadım ama, emaillere yazıyorum mesela. Demek tam kaytaramıyorum şu işten hakkıyla. Yine bir yol bulup aklımın müziğini dinliyorum. Eyvah ki ne eyvah.)
Bir şeyleri değiştirmek lazım, o yüzden burayı bu haliyle bırakacağım. Yatağı bile toplamayacağım Her an dönüp gelecek gibi, böylece kalsın.
Hepinizi sevgiyle öperim, hala blog okuyanlarınız varsa gözleri dert görmesin. Yine haberleşeceğiz.
Elmodelmo
19 Haziran 2014 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
9 yorum:
Sevgili Elmoş,
Bloglarımız eskisi kadar canlı değil, zamanla hepimiz bir gün geliverirsek düşüncesiyle kapıyı aralık bırakıp, başka yerlerde vakit geçireceğiz sanırım.
Ben blog yazmaya devam etmeye çalışıyorum, demek ki, geçiş dönemim bitmemiş. :)
Arada blog okurken rastlaşmak dileğiyle...
Haa, birde şu kendini anlamaya çalışma ve bundan zaman zaman yorulma işi bir türlü bitmiyor. Tecrübeye dayanarak söyleyeyim dedim. ;)
Yok, ben tersini diyecektim; siz geçişleri çoktan arkada bırakmışsınız demek.
Rastlaşacağız elbette, Twitter'da da takipteyiz, işlem tamam. :)
Çok benzer sebeplerle blog tutmaya başlayıp, çok benzer sebeplerle seyrekleşip iyice kaybolan bir blog sahibi olarak "hiatus" formatı olarak kullanabilirim yazdıklarını :) durduramadığımız değişimler (istediklerimiz ya da istemediklerimiz) blogları değiştiriyor. bloglar da zaten kendilerini 140 harfe downgrade ettirdiler. kimsenin zamanı kalmadı galiba :) daha yazardım ama uzatmayayım :) okuması keyifti hep, sevgiler.
keşke yazdığımın yanıtlarının takibi kutusunu da tikleseydim, paslanıyor insan, yanıt verdiğinde görebileyim diye ekledim bunu, flood gibi oldu bu :)
Blogspot'a uğrayıp beni okuduğunu bilmiyordum. Daha önceden yorum bıraktıysan belki kısa bir süre biliyordum daha doğrusu, ama unutmuşum. Çok sevindim. Yazdıklarını da çok severek takip ederim.
Evet, Twitter yüzünden biraz da. Oralardaysan... (şimdi baktım, oradaymışsın, ekledim bile). Neyse, görüşeceğiz demek. :)
bu blogu karıştırırken kendi geçmişimi de görüyordum, isveç günlerime dönüyordum, senin diline alışmış gülüyordum..tam bir twitter özürlüsü, bazı bazı face bağımlısı ve aslen sahaf kafalısı olarak ara ara gelip bakıyordum ne yazmış bizimki diye..şimdi baktım da aralık bırakmışsın kapıyı, ben yine bakıcam ara ara var mı düşmüş kelimeler diye..
Instagram ve Twitter'da "modestane" niki altında yayına devam ediyoruz, oralara da bekleriz. :)
ben niye unknown çıkıyorum ki anlamadım, esoes!
Benzer sebepten benim de blog yazışım azalarak bitti, konuşmuştuk galiba, hatırlarsın. (anlayan bir kişinin yetmesi durumu) yine de bazı geceler uyumadan önce, ya da herkes uyumuş ben uyumamış otururken bir şeylerle kavga ederim. O kavganın ateşi sönmeden akıp giden cümleleri şuraya döküvereyim derim. Çoğu zaman da dökemem, biraz daha evirip çevireyim, üzerine uyursam daha da güzel olur belki derim. Sabahın başka telaşları başladığında da o kavgayı çoktan unutmuş olurum.
Kısa da olsa yazayım istiyordum ama yazdığını -henüz!- okuyunca bazı şeylerle vedalaşmayı bilmek gerek belki diye düşünmeye başladım.
Yorum Gönder