27 Şubat 2012 Pazartesi

Tribal dövme

Hiç bir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissetmeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsan bir şey yapmalı, öyle bir şey ki... Yoksa hiçbir şey yapmamalı. Düşünüyorum; elimizden ne yapmak gelir? Hiç!.. Milyonlarca senelik dünyada en eski şey yirmi bin yaşında... Bu bile biraz palavralı bir rakam. (...) Ne yaratacaksın? (...) Bize ziyasını beş bin senede gönderen yıldızlar varken, en kabadayısı elli sene sonra kütüphanelerde çürüyecek ve nihayet beş yüz sene sonra adı unutulacak eserler yazarak ebedi olmaya çalışmak, yahut üç bin sene sonra, kolsuz bacaksız, bir müzede teşhir edilsin diye, ömrünü çamur yoğurmak ve mermere kalem savurmakla geçirmek bana pek akıllı işi gibi gelmiyor.

Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan  (Varlık Yayınları, 1966)

Yukarıdaki metinde geçen bir takım kelimeleri daktilo ederken çağdaş imlâ kurallarınca değiştirip orijinal halini bozan da benim. Kızacaksanız bana kızın.
Elmoş Özcici, Eşekbaşı (Yokluk Mayınları, 2012)

Hiç yorum yok: