Bizimkiler isimli diziyi hiç sevmedim. İlk başlarında, kimbilir, belki. Sonra, hiç. Hiç tatlı hatırası yok bende. Puslu, gri Pazar günlerini ve salonun ortasına açtığı ütü masasında önümüzdeki haftanın gömleklerini, köşeli ve fakat asla ucu dantelli olmayan, zevkli önlük yakalarını keder içinde ütüleyen annemin o genç ve güzel halini hatırlamak bile içimi ısıtmıyor. O son dakika ödevleri, halının üstüne göbeküstü uzanıp dirsekler arası televizyon ışığında ödev yapmalar falan.. Bu tespitler zaten "Ailem ve Ben", "Bebişim ve Tontişim" dergilerine bile düşmüştür, hiç girmiyim.
Cumartesi günü dost meclisinde şişe biraya Cemil diye hitap etmemiz vesilesiyle Bizimkiler'i anımsadık da, akılda kalan detayları listeledikçe bazı derinliksiz karakterler iyice battı gözüme. Düşününce herkesin hikayesini az çok biliyoruz bilmesine, fakat apar topar renk olsun diye eklenen o gurbetçi ailesini misal, bir karikatürden farksız hatırlıyorum. "Nein, Davut!" diye ünleyen, cefakarlığı Türk ama aslen Alman Ulrike, org dersi aldığı Sabri Bey'in geçkin eşi Ayla'ya platonik bir aşk duyan Pembo kılıklı oğlu ve araba tamircisi mi her ne ise işçi tulumuyla serbest meslek erbablığı eden kocası. Bir de bunların yanında çıraklık eden bir gariban kuzen veyahut akraba. Ne biçimdi.
Meselemiz o değil ama. Mesele başka. Meseleye bir isimle teğet geçiyoruz.
Davut Güloğlu belli eğimde durduğunda kasları daha gösterişli çıkıyor fotoğraflarda, galiba. Biri kulağına böyle bir şey fısıldamış olsa gerek. Denk gelip sağda solda gördüğüm albüm afişlerinde mütemadiyen koştuğu dikkatimi çekmişti. Son albüm kartonetinde koşma işine bir son verip tempolu yürüyüşe geçse de, eğimi bozmuyor ve şalvarıyla gelenekseli, dekoltesiyle metroseksüelliği selamlıyor.
Bir de Karadeniz'in Ricky Martin'i diyorlardı ya bu adama... Ricky Martin gay olduğunu açıklayınca (bu konudan çok emin değilim, biseksüelliğini de olabilir) mikrofonları uzatmış bizim cingöz (a.k.a. acar) muhabirler. "Ricky gay çıkınca siz de mi gay sayıldınız, ne diyorsunuz?" gibi binbeşyüz IQ gerektiren sorular sormuşlar. O da "onun değil, asıl Beckham'ın şubesiyim" gibi bir cevap vermiş. "İşalla o (Beckham'ı kastediyor) da böyle bir (geyli meyli) açıklama yapmaz da, bizi rezil etmez ehiehiehi" diye de eklemiş. Şu nefis şakaları okuyunca da, ne hikmetse, aklıma "Çocuklar Duymasın" dizisinden Fısfıs İsmail geldi. O da part time ambulans şoförü, part time kötü oyuncu, full time Karadenizli bir arkadaşımızdı, şovbizden.
Günün kombini: Davut'u Kılıç Günü isimli dizide naneli ağız spreyi rolünde görmeyi mesela, ne çok isterim.
3 yorum:
Bizimkiler dizisi benim için sanki Pazar gününün yükünü üstümden alan tek şeydi. O dizi bittikten sonra 'uff evet bugün pazar'gibi bir ruh haline bürünürdüm.
İkincisi de şarkıcı Emel'in Davut Güloğluyla aşk yaşamasıydı. Konudan konuya oldu ya , neyse...
Yahu, o Emel mevzuunu ben de yazacaktım. Unutmuşum.
Benim bildiğim çıraklık eden gariban, Pembo kılıklının tertibiydi.
Benim için Bizimkiler'den daha geç bir dönemde meydana çıkan ama Pazar günü kasvetini çok daha iyi yaşatan yegane program Şahane Pazar'dır.
Unutmayalım, unutturmayalım.
Yorum Gönder