Fatma Girik'i çok severim. Gözünü pörtlete pörtlete bilhassa, Yılanların Öcü müydü, onda, tam da bağlamını hatırlamadığım şekilde hakkını yiyenlere, üstüne varanlara gözdağı vermesi falan. Belki de Müjde Ar'ın yaptığından daha fazlasını yapmıştır dönemin feminizmi adına. Biraz daha köy edebiyatı ağırlıklı şekilde. Çünkü hep başında yemeniyle hatırlıyorum, sırtında testisi. Aniden namussuza çıkıyor adı, hani öyle şeyler olur ya filmlerde. Tarlalarının sahibi olan ağa gelir, el kol yapar, Girik de ağzının payını verir, sonra namussuza çıkar adı. Ki düşününce farkettim ki gerçek hayatta da öyledir. "Bacılarımız, kızlarımız, karılarımız" kapsamına girmeyen gerçekten güzel kadınlar ekseriyet yollu olarak adlandırılır.
Neyse ne diyecektim, o yüzden az sonra yazacaklarım için günün birinde Google'dan arama yaparak gelip "o Türk sinemasının sultanı, safir gözlüsü, menekşe gözlüsü, hav der ya?" diye bıdı bıdı edilmesin. Göz rengi yüzünden insanları Meksika dalgamdan sakınamam. Burada kutsal kitap yazmıyorum, altı üstü bir blog açtık. Sonra bu insanlar "vay Youtube kapandı, hay Google tesettürlendi, anca ucu görünüyor" diye ağlıyor. HOCAM, sen civarından geçtiğin her sitede kafana uymayan şey gördüm mü alayına gidiyorsun. Kendi fikrin dışında fikre tahammül edemiyorsun. Forumlarda kafa göz birbirine dalıyorsun. Sonra vay niye kapandı. Senin başındaki de senin kadar tahammülsüz, ondan olabilir mesela. Senin başındaki adam da aynı derecede dediğim dedik diyor, ondan olabilir. O yüzden bir daha açıklama yapmam, gagalarım hepinizi. Tıkıtıkıtıkıtıkı diye ağaç gibi kakarım.
Evet, bu tehdit silsilesinin ardından son yıllarda erkekliği benimsemiş, yiğit bir delikanlıya dönüşmüş Fatma Girik'le ilgili bir takım fotoğraf ve bilgiler sunacağım. Gerçi son senelerde Girik'i ne zaman televizyonda görsem saçları gösterişli bir gümüşe çalmış, üstüne beyaz bir başörtüsü, "OĞUL! YOLUN YOL DEĞİL, OĞUL! BİZİM GELENEKLERİMİZDE YARI YOLDA KOMAK YOKTUR, OĞUL!" diye ünlüyor. Ölmüş bir ağanın dul karısı olarak, kah başroldeki rol yapamaz manken oğlunu bir yellozdan ayırmak içni çabalıyor veyahut vice versa. Kızın yolunu yapıyor çünkü beşik kertmesilermiş ve konak meğersem kızın üzerineymiş. Hatta oğul da birkaç sene önce kızın üzerineymiş de, yeterince etinden sütünden faydalanmış ve yeni yellozlara pupa yelken açmış.
Bundan birkaç sene önce halbuse, birkaç az kalıyor bir on sene önce, Fatma Girik kısa saçlarıyla işte tam bir yağız delikanlıydı ve Yetiş Fato, Söz Fato'da isimli bazı tuhaf programlar yapıyordu. Bu programlardan birinde alemi yokken camdan stunt yardımı olmadan atlayıverince beli kaydı ve uzun süre yatakaldı. Belki de bu vesileyle, saçlarına aklar düştü ve beyaz örtüsüyle dine ve az hareketli bir hayata ihtiyaç duydu, bilinmez.
Şu baktığım onlarca afişte Fatma Girik hep omuzdan erkeğine sarılmış, hem korumak hem korunmak ister gibi. Yalvarır gibi, hem de "savaşacaksak da beraber, erim" der gibi. Bu delikanlı kırılganlık o zamandan geliyormuş demek.
Kapanışta dansöz oynatalım da, reyting düşmesin aman. Biraz meme, kulak arkası edilmiş sönük turuncu gül, bir çift halka küpe, kıpkırmızı rujlu (Elizabeth Arden, Günahkar 48) bir dudak ve boncukları çıldırmış bir takım bileklikler. Göbişi, can simidini (love handle) ise korseli düşük bel külottan göremiyoruz.Ama bu edayı sevdim, yalan değil. Tamba tumba, esmer bomba. Bir sağa, bir sola kıvrıl be canına yandığım!
P.S. Neden Fatma Girik?: Kısa süre sonra siz seyircilerimizle buluşacak bir ortak proje sebebiyle fotö aramalarım sonucu denk geldi, "du koyayım bloga" dedim.